Geçenlerde TEPAV ve British Council, Türkiye’de, ilköğretim ve ortaöğretim okullarında İngilizce eğitimi üzerine bir anket yaptı. Benim anket sonuçları arasında en sevdiğim bölüm şöyle: İlkokul öğrencilerinin yüzde 21’i İngilizce eğitiminde daha başlangıç seviyesinde olduğunu düşünüyor. Sonra bu çocuklar ortaöğretime geçiyor. İngilizce dersleri bitmiyor. Devam ediyor. Ortaöğretimde çocukların yüzde 32’si İngilizce öğrenme işinde daha hala başlangıç seviyesinde olduğunu düşünüyor. Zaman geçiyor. Aldıkları ders sayısı artıyor ama bizim çocukların artan bir bölümü hep başlangıç seviyesinde olduğunu düşünüyor. Bu oran mesleki eğitim okullarında daha da artıyor. İleri seviyede İngilizce bildiğini söyleyenler İlköğretimde yüzde 10 iken, orta öğretimde yarı yarıya azalıveriyor. Bizim sistemde ilerleme olmuyor. Gerileme oluyor. Rakamlar öyle gösteriyor.
0 Yorumlar
Belki de yıllardır öğrenmeye çalıştığınız ama bir türlü konuşmasını beceremediğiniz İngilizce'yi tam anlamıyla öğrenmenin en gerçekçi ve kolay yolu nedir? İngilizce nasıl öğrenilir? Bu konuda herkes bir şeyler söyler, her yerde birşeyler okursunuz ve dolayısıyla da insanın kafası iyice karışır. “Kolay İngilizce öğrenmek” aslında pek mümkün değildir. Bu durum, yeni öğrenmeye başladığımız her şey için geçerlidir. Fakat İngilizce öğrenmek isteyen kişiler doğru yönlendirilirlerse bu mümkün olabilir. İşte burada sizlere bazı yöntemlerden söz etmek istiyorum. Bu yöntemlerden size uygun olanları seçip bir plan-program dahilinde uygulayabilirsiniz. Bu yazıda öncelikle, "özel ders" söz konusu olduğunda öğrenci adaylarının kendilerine ya da etrafındaki yakınlarına sorduğu bazı soruları listelemek istiyorum. Ardından da bu sorulardan bir kısmını yanıtlamaya çalışacak ve daha fazlası için bana ulaşmanızı rica edeceğim. Buyrun söz konusu sorular:
Ülkemizde eğitim sektörü ciddi bir ekonomik pazar. Nasıl olmasın ki? Genç nüfusun fazla olduğu, eğitim ve sınav sistemlerinin sık sık değiştiği, binlerce işsiz gencin olduğu ve hala gelişmekte olan bir ülkede gençler için ister istemez tek çare “okumak” oluyor. Gelişememiş ve işsizliğin hala yüksek olduğu, ekonomik krizlerin yaşandığı, dışarıdan gelen sıcak paralara dayalı bir ekonomik düzenle işleyen ülkelerde girişimcilik de riskli bir yol. "Girişimcilik zaten risktir" diyenlerdenim ancak bu risk bizim ülkemizde dış etkenlere çok daha bağlı olunca girişimcilik büyük bir cesaret istiyor. Kaldı ki ülkemizde girişimci olanların genel ortak özelliğini incelediğimizde genelde hep en son çare olarak girişimciliğin seçildiğini görüyoruz. Girişimcilik riskini almak istemeyen ve ailesinin de yönlendirmeleriyle, daha garanti bir yol olacağı düşüncesiyle gençler iyi bir üniversitenin iyi bir bölümünü tutturmaya odaklandırılıyor. Üniversitede eğitim görüp iyi bir meslek sahibi olmaktan başka bir çıkış yolu aramak hayalperest bir yol olarak gençlere sunuluyor. Oysa artık iyi bir bölüm ve üniversiteden mezun olmak da tek başına size iyi bir geleceği garanti edemiyor. Üniversite sonrası, üniversitede akademik kariyer yapmayı amaçlayan öğrenciler için yabancı dil kapsamında YDS önemli bir sınav haline gelmiştir. Bu yazımızda çeşitli akademik hedefleriniz için gerekli minimum YDS (Yabancı Dil Bilgisi Seviye Testi Sınavı) puanlarından bahsedeceğiz. Üniversite son sınıftaki öğrenciler: Araştırma görevlisi olmak isterseniz, yabancı dil yeterlilik sınavı yerine YDS sınav sonucunuzu da kullanabileceksiniz. Bu nedenle YDS‘ye başvurmanızı öneriyoruz. Yüksek lisans yapmak isteyenler: Yüksek lisansa girişte ALES ile birlikte yabancı dil sınavı da yapılır. YDS bu ihtiyacınızı da karşılayabilir. Lisansüstü öğrenime devam etmek istediğiniz üniversitenin koşullarını incelemenizi öneririz. İngilizcenin egemenlik alanı zayıflamayacak, genişleyecektir. Dünyayı doğru okumak ve zamanın ruhu ile kavga etmemek hiç bu kadar önemli olmamıştı. Geçenlerde yeni bir raporda Türkiye’nin İngilizce ile problemi ele alınıyordu. Biz şöyle bir ülkeyiz: Çocuklara yaklaşık 1000 saat İngilizce öğrettiğimizi iddia ediyoruz ama sonunda ders alanların yüzde 90’ı İngilizceyi konuşamıyor. English First (EF) dershanesi dünyanın her tarafında İngilizce öğretiyor ve sonra 750 bin test sonucunu dikkate alarak ülkeleri sıraya koyuyor. Türkiye 60 ülke arasında 41’inci sırada yer alıyor. EF’de kötüyüz, TOEFL’da iyi miyiz? Hayır değiliz. Dünyanın en çok kullanılan İngilizce yeterlilik ölçme sınavı TOEFL’da ortalama skorumuz, Sudan gibi Latin alfabesi kullanmayan ülkelerin seviyesinde. Dünyanın 17’nci büyük ekonomisiyiz diyoruz ama İngilizce konuşmayı hâlâ beceremiyoruz. Türkiye, EF’nin sıraladığı 60 ülke arasında 2007 yılından beri puanını en hızlı arttıran ülkeler sıralamasında birinci görünüyor; ama ortaokul ve liselerde hazırlık eğitiminin de kaldırılmasıyla gençlerin İngilizce seviyesindeki gerilemeyi üniversite öğrencilerinde çok net görüyoruz. Ortalama TOEFL skorumuz son dönemde geriliyor. Anadilde eğitim gibi son derece siyasi tartışmalara yoğun bir biçimde katılıyoruz ama bakın ülkemizin yakın geleceği, çocuklarımızın ne kadar zengin olacağının belirleyicisi olacak İngilizce eğitimi konusunda derin bir suskunluk içindeyiz. Âleme nizam veriyoruz. Konuşmaya başlayınca mangalda kül bırakmıyoruz. Ama bakın sonuca lütfen: İngilizce bilmenin bir zorunluluk olduğu bu internet çağında, Türkiye hâlâ İngilizce konuşamıyor. Nokta. Günümüz de en az bir yabancı dil bilmek artık bir ihtiyaç halini aldı. Hatta İngilizce’nin yanında Çince de öğrenmek birçok kişinin tavsiyesi. Ancak gerek zamansızlıktan gerek maddi açıdan bir kursa gidip dil eğitimini tamamlamak zor olmaktadır. Yabancı dil öğrenmek ve öğretmek isteyenlerin bir araya geldiği topluluk siteleri sayesinde hem sıfırdan yeni bir dil öğrenmeye başlayabilir, hem de var olan yabancı dilinizi geliştirebilirsiniz. Listemizde yeni bir dil öğrenebileceğiniz veya yabancı dilinizi geliştirebileceğiniz çeşitli topluluk ve kurs sitelerini bulabilirsiniz: “Bir dil bir insan, iki dil iki insan.” Muhtemelen bu atasözünü daha önceden duydunuz. Bu söz bir bakıma, yabancı bir dili öğrenmenin sizi iki kat daha değerli kılacağı anlamına geliyor. Peki gerçekten NEDEN ikinci bir dili öğrenmek bu kadar önemli? Herhalde bununla ilgili bazı fikirleriniz vardır; ama oturup İngilizce’yi AKICI ve RAHATÇA konuşmanın tüm faydaları hakkında hiç düşündünüz mü? Belki de hiç düşünmediniz ve aslında bu sizin İngilizce öğrenmek için eyleme geçmenizi önleyen nedenlerden biri. Malum, insan hedef belirlemek için çoğunlukla somut bir sebebe ihtiyaç duyar ve bu sebebi bulması için de üzerine düşünmesi gerekebilir, öyle değil mi? Ziyaretçilerimiz tarafından oldukça merak edilen sorulardan birini açıklığa kavuşturmak amacıyla bu makaleyi hazırlamaya karar verdik. Yazımızın devamında soruya dair detaylı yanıtları bulacaksınız; öncesinde ise okumanız konusunda ısrar ettiğimiz bir paragraf sizleri bekliyor olacak. Bunu tarafsız bir gözlem olarak düşünün ve detayları olabildiğince kendi açınızdan yorumlamaya çalışın. Unutmayın, son kararı siz vereceksiniz! Öncelikle öğrenim şekli ve süresi kişiden kişiye değişiklik gösterecektir. Örneğin müzik kulağınız varsa piyano çalmayı öğrenmeniz daha kolay olacaktır. Bunun İngilizce ile alakasını kuramamış olabilirsiniz! Dil öğrenmek aynı zamanda dinlemeyi gerektiren bir süreçtir. Farzedin ki İngilizce bir şarkı dinliyorsunuz ve şarkı içerisinde geçen kelimeleri seçmeye çalışıyorsunuz. Bu eylemdeki başarı ölçütü yine kişiden kişiye değişiklik gösterecektir. İnsanların bir kısmı bu konuda daha yeteneklidir. Tabii ki bu, geride kalanların İngilizce öğrenemeyeceği anlamına gelmiyor! Burada vermek istediğimiz mesaj bizi paragrafın başına götürüyor; öğrenim şekli ve süresi kişiden kişiye değişiklik gösterecektir. Yeni bir araştırmaya göre, birden fazla dil bilmek beynin daha iyi çalışmasını sağlıyor. İki dil konuşan yaşlıların beyni, tek dil bilen yaşıtlarına oranla çok daha iyi çalışıyor; iki dil bilen kişilerde unutkanlık, bunama gibi sorunlar daha az görülüyor. Bu konuda daha önce yapılan araştırmalar da birden fazla dil bilenlerin zihin faaliyetlerinin çok daha aktif olduğunu ortaya koymuştu. Ancak bu araştırmalar gençler üzerinde yapılmıştı. Oysa yeni araştırma yaşlıları konu aldı. Kentucky Üniversitesi Tıp Fakültesi nörologlarından Brian Gold, araştırma ekibinin başkanı. Doktor Gold’a göre, birden fazla dil bilen yaşlılar, Alzheimer’s gibi beyin hücrelerinin ölmesinin yol açtığı sağlık sorunlarıyla daha az karşılaşıyor. |
Merhaba!Burası bir serbest kürsü! Yayınlanmasını istediğiniz yazılarınızı, görseliyle birlikte "[email protected]" adresine gönderin, değerlendirelim. Blog Arşivi
Kasım 2022
Kategoriler
Tümü
|